Orjinal adı: Darkfever
Türkçe edisyon: Karanlık Ateş
Yazar: Karen Marie Moning
Seri: Ateş (Fever) #1
Tür: Urban Fantasy, Yetişkin, Paranormal
Goodreads puanı: 4.19/5
Karanlıktan korkar mısınız?
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve yeri geldiğinde insanlar gördüklerine de inanmamalıdır...
Güzel, akıllı ve normal biri olmak, görünürdekinin gerçeğini ortaya çıkarmaya yeter mi bilinmez ama MacKayla bu özelliklere sahip bir kadın olarak “gerçekler” için çaba sarf edecektir.
Tek amacı, diğer tüm normal insanlar gibi mutlu ve sade bir hayatı varken kardeşinin öldürülmesi ile mantıklı bir açıklama getiremediği tuhaflıklara son vermekti.
Anne ve babasına olan sadakatini çiğneyerek kardeşinin katilinin peşine düşen Mac, İrlanda’ya gider. Çıktığı yolculuk, onu hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, iyi ile kötünün aynı derecede tehlike yarattığı karanlık bir dünyaya sürükler. Kısa süre içerisinde ise daha da büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kalır: Sahip olduğundan haberdar bile olmadığı gücünü – insanlık âleminin ötesindeki, tehlikeli Fae âlemini görebilme yeteneği – kullanmayı öğrenir ve istenilenden çok daha uzun bir süre hayatta kalmayı başarır.
Her hareketi, geçmişi olmayan ve Mac’in hayal ettiği gelecekle alay eden bir erkek olan karanlık ve gizemli Jericho tarafından gölgelenir..
* * *
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve yeri geldiğinde insanlar gördüklerine de inanmamalıdır...
Güzel, akıllı ve normal biri olmak, görünürdekinin gerçeğini ortaya çıkarmaya yeter mi bilinmez ama MacKayla bu özelliklere sahip bir kadın olarak “gerçekler” için çaba sarf edecektir.
Tek amacı, diğer tüm normal insanlar gibi mutlu ve sade bir hayatı varken kardeşinin öldürülmesi ile mantıklı bir açıklama getiremediği tuhaflıklara son vermekti.
Anne ve babasına olan sadakatini çiğneyerek kardeşinin katilinin peşine düşen Mac, İrlanda’ya gider. Çıktığı yolculuk, onu hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, iyi ile kötünün aynı derecede tehlike yarattığı karanlık bir dünyaya sürükler. Kısa süre içerisinde ise daha da büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kalır: Sahip olduğundan haberdar bile olmadığı gücünü – insanlık âleminin ötesindeki, tehlikeli Fae âlemini görebilme yeteneği – kullanmayı öğrenir ve istenilenden çok daha uzun bir süre hayatta kalmayı başarır.
Her hareketi, geçmişi olmayan ve Mac’in hayal ettiği gelecekle alay eden bir erkek olan karanlık ve gizemli Jericho tarafından gölgelenir..
* * *
![]() |
Karen Marie Moning |
Mac için ablasının öldürüldüğünü söyleyen telefona cevap vermesinden
önce hayat tamamen normaldir. O telefona cevap vermeden önce, bir barda
çalışan güneyli mutlu bir kızdır. Ama telefona cevap verdikten sonra
hayatı tamemen değişecektir. Ablası, Alina'nın katilini bulmak için
ailesinin bütün itirazlarına rağmen koca Atlantik Okyanusunu geçip,
tanıdığı kimsenin olmadığı İrlanda'ya gelir. Polis hiç bir delil
olmadığı için Alina'nın dosyasını kapatmıştır ama Mac kararlıdır. Katili
bulacaktır.
Evet, buraya kadar paranormal bir şey
yok, zaten asıl olay Dublin'de ki ilk gecesinde bir barda başlıyor. Mac
sadece kendisinin, Fae'lerin (Yaratıkların genel adı bu) çekici
görüntüleri altındaki gerçek hallerini görebildiğini keşfediyor. Bunun
sebebi ise onun bir Sidhe-kahini (Okunuşu: Şi-kahini) oluşu.
Burada
değinmem gereken bir nokta var o da kitabın başlarda kafanızı
karıştırabileceği. Çok fazla ırk, çok fazla isim olduğundan değil sadece
okunuşları zor ve dikkatli olmazsanız boşa okuyormuş gibi olursunuz.
(Kişisel deneyim.) Ben bizzat uğraşmak istemediğimden bu tür konularda
çok sevdiğim not alma yöntemine başvurdum, hemen öğreniyorsunuz neyin ne
olduğunu. Öneririm yani.
Nerde kalmıştım, hah,
evet, peki kimden öğreniyor Sidhe-kahini olduğunu? Barrons'tan.
Kendisini çok sevdiğimi belirtmek isterim. Kırmızı gömleği dışında.
Kırmızı gömlek Sevdiğim Kıyafetler Top 10 listemde yer almıyor ne yazık
kı. Mac'in pembe takıntısı gibi. Ben doğum günü pastasından mavi dilim
almak için cıngar çıkaran bir kızım, o yüzden böyle giyinmesi beni sinir
etmeliydi ama çokta takmadım bütün o karanlık yaratıklar içinde pempe
pempe gezmesi Bayan Gökkuşağına yakıştı. :D Konuyu Barrons'tan Mac'e
getirdim ya aferin bana. Ben en iyisi devam edeyim.
Tanıtımda her haraketi Jericho yani Barrons tarafından gölgelenir diyor
ya, gerçek değil o inanmayın ona. Barrons'um uyardı Mac'i evine dön
diye ama kararlı çıktı kız. Bulucam o katili dedi durdu. Neyse sonra
işte bu Mac'in Fae tarafından yapılan Kutsal Emanetleri Sidhe-kahini
olduğu için hissedebildiğini anladılar. Bu arada Fae'lerin kötü olduğunu
söyleyeyim de yanlış anlaşılmasın. Alina Kutsal Emanetlerden biri olan
Sinsar Dubh'yu (Okunuşu: Şi-sa-du) ararken öldürüldüğü için de Mac de,
Barrons ve bir çok başka kişi gibi bu kitabı aramaya karar verdi.
Böylece Barrons'la bir nevi ortak oldular.
Aşkın dibine vurmadan yazılmş bir kitaptı Karanlık Ateş ve bu olayları
daha ön plana getirdi bu yüzden hoşuma gitti. Monning'in yarattığı yeni
dünyayı sevdim. Mac konusunda kararsız kaldığımı belirtmek isterim.
Tatlı bir karakterdi ama çok da ısınamadım. Tabii bir Anita beklemedim
hiç bir zaman. Sadece Barrons'ta biraz hayal kırıklığına uğradım.
Sanırım 30'larının başında olması o kadar YA'dan sonra tuhaf geldi ama
yine de çok sevdim. Hemde kitabı okumadan. Ciddiyim. Baştaki Terimler
Sözlüğünde ne zaman (Tanım: J.B) yazdığını görsem salak salak
kirkirdemeye başlıyordum. Ne oldu bana anlamadım.
Kitap genel anlamda iyiydi. Çok iyiydi. Ama 'bayıldım!' durumuna
gelemedim.Nedeni de büyük ihtimal aksiyon eksikliğiydi. Monoton
ilerlediğini kabul etmek zorundayım. Kızın başı ne zaman belaya girse
''Hadi! Bu sefer biraz aksiyon olsun!'' desemde ne yazık ki kaçıyorlar
ya da başka bir şey oluyor. Bu yüzden 1 yıldız kırıyorum ve 4 veriyorum.
Son bölümü ne yazık ki gece 3'te okuduğum için kahkaha atamadım ama
yapabilseydim bütün ev sallanırdı. Barrons'un Bayan Lane demeleri de
ayrı hoştu. Devamını bir önce okuyacağım cevaplanmadık çok soru kaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder